Hani hep derler ya ‘Mutluluğun resmini çizebilir misin?’ diye. İşte Türkiye’nin ilk yerli otomobili olan Devrim de ülkemizin teknoloji ve bilim ile ilişkisinin resmedilmiş halidir.
1961 yılında zamanın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla ilk yerli otomobil üretimi başlıyor. Sonunda biri siyah biri de beyaz iki adet ‘Devrim’ isminde otomobil üretiliyor ve 29 Ekim törenlerinde Ankara’da cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunuluyor.
İlk üretilen beyaz olduğu için önden o geliyor, ancak Cemal Paşa makam aracının siyah olması gerektiğini belirtince Çankaya’da siyah araçla ayrılıyor. Fakat nasılsa beyaz kullanılacak diye siyahın deposu doldurulmuyor ve 200m sonra siyah Devrim duruyor. Cemal Paşa beyaza binip yoluna devam ediyor, fakat suratlar asılıyor ve Devrim projesi rafa kalkıyor. Tüm bu süreç ‘Devrim Arabaları‘ (2008) filminde çok güzel işlenmiş, izlemenizi tavsiye ederim.
Ülkemizde halen 4 adet Devrim otomobili var. İlk üretilen Eskişehir’de TÜLOMSAŞ fabrikasında duruyor ve sergiye açık. Siyah olan ise Koç müzesinde diye biliyorum, ancak diğer iki tanesi hakkında net bir bilgi bulunmuyor.
Devrim’in hikayesi malesef ülkemizin bilim ve teknoloji üretimine bakış açısının resminin esasıdır. Son teknolojiye sahip olmak isteriz ve Türk’ün gücünü göstermek için de %100 yerli olmasını da isteriz. Fakat bu hayal gerçekleştiğinde de ya hevesimiz kaçar ya da başarıyı küçümseriz. Zaten biz onu yapana kadar da teknoloji ilerlemiştir ve yapılan iş değersizleştirilir.
Çabuk olsun, en iyi olsun ama bu ikisi zaten kendi içinde çelişir. Evet pratik zekamızla bir çok milletten daha hızlı iş bitirebiliyoruz, ama pratik çözümler veya pratik üretimler bizi büyük başarılara götüremez. Oturup plan yapıp, çok ve iyi çalışarak ancak istediğimiz yere gelebiliriz.