Ölçek ekonomisinin, 80’lerden itibaren yavaş ama kararlı adımlarla popülerleşmesi ile beraber, çeşitli toplumlar içerisinde bazı araç ve materyallerin ortak kullanılmasını içeren yeni iş modelleri ve oluşumlar ortaya çıktı. Son 10 sene içerisinde, paylaşım temelli iş modeli ve oluşumların, teknolojinin katkıları ile hızla hayatımıza girdiğine şahit olduk. Örneğin, seyahatlerimiz öncesi kalacak yer ayarlamak için otellerle beraber Airbnb veya Couchsurfing gibi platformlara da göz atmaya başladık. Bazılarımız bu platformları aktif bir şekilde kullanırken, geriye kalanlar ya ilk kez kullanmaya ya da çevrelerinden bu platformları duymaya başlıyorlar. İşin özü, “Sharing is caring” mottosu hayatımızda ciddi şekilde yer edinmeye başladı.
Dün ev paylaşarak, bugün araç paylaşarak, yarın eşya ve başka nesneleri paylaşarak devam edecek olan bu yaşam tarzı, günümüzde ekonomik şartların toplumların geneli için daha çetinleşmesi ile güçlenerek devam ediyor. Temelin daha uygun fiyata daha iyi hizmete dayandığı bu modelde, toplumlarda tasarruf etme çabaları, kaynakların daha verimli kullanılması ve çevrecilik gibi yan faktörler, ölçek ekonomisi ve paylaşım bağlantısının hayatımızda daha kalıcı olmasını sağlıyor.
Yazının gelişinden defalarca fark edebileceğiniz üzere, araç paylaşım sistemleri tam olarak yukarıdaki neden ve kültüre dayanarak ortaya çıkmış bir oluşum. Avrupa ve Amerika’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan ve gittikçe daha çok kullanılmaya başlanan bir mobilite çözümü olan araç paylaşımı, özellikle nüfusu görece kalabalık veya mobilite çözümleri yaşayanlar için maliyetli olan şehirlerde gitgide popülerleşiyor.
Global anlamda “Car Sharing” diye anılan konsept, dolaylı yollarla farklı modellerle de bağlantılı kabul ediliyor. “Ride Sharing” veya Türkçe karşılığı ile yolculuk paylaşımı, kişilerin A’dan B’ye gerçekleştirecekleri yolculuğu ortak araçlarla paylaşmasına dayanıyor. Bu prensipte, yolculuğu sağlayacak ve aracı olan kişi, gerçekleştireceği yolculuğu için aracını belirli bir ücret karşılığında diğer kişilere de açıyor. Türkiye’de bu konsepte örnek olarak Blablacar’ı verebiliriz.
“Ride Hailing” ise araç paylaşım ve yolculuk paylaşımın dışında, hizmet olarak daha niş, fakat kullanım olarak daha yaygın olan araç çağırma sistemi olarak ön plana çıkmaktadır. Bu modelde amaç, bir noktadan başka bir noktaya ulaşımın sağlanması için bulunduğunuz yere araç çağırma ve ticari bir işlem gerçekleştirme üzerinedir. Türkiye’de örnek olarak, Uber ve Scotty gösterilebilinir.
“Car Sharing” ya da diğer adı ile araç paylaşım sistemleri ise belirli bir ihtiyaç durumunda ya da amaç uğruna, belirli bir yerden zaman veya mesafe bazında, pratik bir işleyişle araç kiralanmasıdır. Günlük araç kiralamadan farkı, ücretlendirmenin dakika, saat veya kilometre bazında yapılması, hızlı ve pratik bir kiralama sürecine sahip olmasıdır.
Kendi içinde de “One-Way Trip” (Tek Yön) ve “Round Trip” (Geri Dönüşlü) olmak üzere ikiye ayrılan bir yapıya sahiptir. Tek yön yolculukta, yolculuğa başladığınız yerden bağımsız olarak aracı, firmaya uygun hizmet alanı içerisinde istediğiniz yerde bırakabilirsiniz. Geri dönüşlü yolculukta ise, aracı yolculuğa başladığını noktaya geri getirmeniz gerekmektedir. Keza, hizmeti veren firmanın benimsediği çalışma stiline bağlı olarak, arabayı dilediğiniz yerden kiralayabilir veya firmanın belirlediği istasyonlardan kiralamak durumunda olabilirsiniz.
Dünya’da Drivenow, Zipcar, Car2go gibi global yapıda hizmet veren firmalar, araç paylaşım sistemleri için başat örneklerdir. Türkiye’de de başta İstanbul olmak üzere yaygınlaşmakta olan araç paylaşım sistemleri, gerek global oyuncuların yerel temsilcisi olarak gerekse yeni kurulan bir marka ile mobilite alternatifi olarak boy göstermektedir.
Bu yazıyı, Türkiye’de araç paylaşım sistemlerine sahip firmalarının hizmetlerini çeşitli açılardan değerlendirecek ve kullanıcı deneyimlerinin paylaşılmasını sağlayacak bir yazı dizisinin ilk adımı olarak görebilirsiniz. Değerlendirmelerde, Drivenow ve Car2go gibi firmalardan kullanıcı olarak edindiğimiz deneyimleri ve Türkiye’de araç paylaşım sistemi geliştirme sürecindeki tecrübelerimizi baz alacağız.
Serinin sonunda varmak istediğimiz amaç, araç paylaşım bilincini arttırmanın yanında firmaların hangi sınırlar içerisinde hizmet verdiklerini görmek ve kullanıcılar açısından işlevselliğini ölçmek olacak. Kısacası, global yapı içerisinde saat gibi işletilen düzende, biz ne durumdayız?