Başlıktan anlaşılabileceği üzere, konumuz, Kia markasının B segment aracı Rio. Artıları eksileri nelerdir, nasıl bir sürüş moduna sahip, kimler için daha kullanışlı, uzun vadede kullanıcıya ne vaadediyor, bu soruları cevaplandırmaya çalışacağız.
Farkındayım ki yukarıdaki soruların yanıtı birey bazlı ve öznel, bu durumda peşinde olacağımız cevap duygusallık mı mantık mı olacak. Sonuç olarak araba tercihleri her zaman için özneldir ve özeldir. Kimse kimseyi Renault veya Alfa tercihi için yargılayamacağı gibi, bu blogdaki yazılarda kişisel görüşlerime nazaran aralarda yermeler ve övmeler yapacağım konusunda siz sevgili okuyucuları, dünyadaki en değerli olduğuna inandığım şey olan, zamanınızı, emek harcadığım yazımı okuyarak değerlendirmekten mütevellit uyarmayı borç bilirim.
Kia Rio nedir?
Kia öncelikle Hyundai firmasına ait bir alt markadır. Konumlandırılması Hyundai üstünde olmakla beraber “Premium” olacak şekilde belirlenmiştir. Söz meclisten dışarı, TR’de bu durum genel tam tersi olarak addedilse de global pazarda Hyundai ve Kia’nın stratejileri, bu konumlandırma üzerinden devam etmektedir.
Rio ise, üretim hayatına 2000 yılında başlamış, B segmenti ölçütlerine ve özelliklerine sahip binek araçtır. 2000-2005 yılları arasında üretilen birinci jenerasyon yerini ikinci jenerasyona bırakmıştır. 2011 itibari ile ise üçüncü jenerasyon geçilmiştir. (Tahmini olarak 2017 içerisinde Kia Rio’nun yenileneceğini ve dördüncü jenerasyonun geleceğini öngörebiliriz.) Aracın hatchback ve sedan iki karoser seçeneği olmakla beraber TR’de sadece hatchback karoser satılmakta, nedeni ise Kia firmasının Rio Sedan modelini sadece benzinli motor ile piyasaya sunması gösterilebilinir. Otomotiv pazarına baktığımızda bu tarz kararlar ve sınırlı seçenekler Türk kullanıcısı için marka adına isyan ve hatta ihtilaf sebebi olsa da burada durum distribütörden çok markanın global stratejileri ve üretim hamleleri ile doğru orantılı. Bu konu ve detayları başka bir yazının konusu olsun 😉
Kia Rio: + & –
Aracın karakteristik özelliklerinden bahsetmek istersek, Kia firmasına has tasarım özelliği olan “Kaplan Burnu” ızgara tasarımından söz edilebilinir. Bütün Kia modelleri ızgarası, bu tasarım ve türevlerine sahip. Marka bilinirliği açısından artı puan ayrıca markasal bir tasarım dilinin oluşması ve oturtulması açısından çok doğru bir hareket. Kişisel olarak ise bu tarz özgün bir ızgara tasarımı bu araçta benim açımdan çok şık durmakta,bu nedenle; +
Öncelikle üstteki piksel fakiri resim nedeniyle sizlerden af diliyorum fakat şu an için bahsetmek istediğim kısmı özetlememe yetecek kendileri. Aracın genel profilinde tasarım dilinde iki adet kavram bulunmakta, “akıcılık” ve “agresiflik”. Bu iki kavramı sağlayan çizgiler aynı noktadan başlıyor, alttaki keskin ve paralel hat, agresif bir izlenim oluşturur iken, üstteki eğimli çizgi akıcı bir izlenim veriyor. Temel olarak aracın sunduğu dinamizme bir gönderme olarak varsayabiliriz çünkü sürüşü gerçekten canlı ve keyif verici. Agresif çizgilere sempati duyan benden tekrar artı puan; +
Eleştiriye değer bulduğum nokta ise aşırı eğimli ve görüş açısı engeli yaratan A sütunu. Sütun kalın olmasa da eğimi nedeniyle kullanım sırasında görüş açısını etkiliyor, tasarım olarak akıcılığı devam ettirmesi, sürüş olarak pratik bir fayda sağlamadığı için ne yazık ki; –
Arka kısımda ise genel olarak estetiksel bir tasarım sunuluyor fakat kendi değerlerim içerisinde bagaj hacmine ne kadar önem vermiyorsam (çoluk çocuğa karışınca puset boyu vb nedenlerden tabii ki bu durum değişecek 🙂 bagaj yükleme eşiği ve yüksekliği bir o kadar önemli, bu nedenle bagaj hacmi 288 lt ile sınıf ortalamasında olmasına rağmen, yükleme eşiği yüksekliğinden dolayı; –
İç hacim klasik bir B segmenti gerçeğini yaşatıyor. Bütün firmalar haykıra haykıra iç hacim genişliği konusunda iddialı olduklarını söyleselerde B segmenti bir araçta 5 kişi yolculuk etmek zor, 4 kişi yolculuk şehir içinde iş görür, fakat genel olarak ideali 3 kişidir. Hem bagaj, hem araç içindeki yerleşim ve hacim olarak 3 kişi uzun yolda candır, idealdir. Ön koltuklarda yerleşim konusunda sorun olmamakla beraber arka koltuklarda yükseklik 1.85 boyuna kadar gayet ergonomik fakat omuz ölçüsü ne yazık ki standart biri için (1.75 – 70 kg) dar. Tekrar ve tekrar söylüyorum, B segment 3 kişi için iyidir. Bu nedenle, Rio iç hacim olarak; +
Kia Rio baz donanım (Comfort) olarak alacak / kullanacak olursanız, karşılaşacağınız tablo birebir olarak üstteki resim ile aynı olacak. (Direksiyon sol tarafta tabii ki) Gayet kullanışlı düğmelere sahip fakat kısa turlu direksiyon, segmenti için ortalama üstü orta konsol kaplaması, karakteristik ve çoğu Kia modelinden tanıdık orta konsol, manuel klima ve onu tamamlayan 4 adet minik şalterimsi tuş. Vites ne yazık ki el terleten versiyonlarında, ha keza direksiyonda öyle, bu nedenle yazın sürüşlerde bu durum biraz sorun yaratabilir. Açıkçası, bir üst donanımlarda (concept ve concept+) piano black kaplama ve daha fonksiyonel direksiyon, özel kaplama vites topuzu ve sunroof iç kısmı daha elit ve sürücüye daha albenili hale getiriyor, bulunduğu segmentin üstünde bulunan bu donanımlar, eski teknoloji bilgi ekranı ve eskimiş orta konsol tasarımı ile baltalanıyor. Baz donanımında sunduğu standart sınıfını karşılamakla beraber üst donanım fazlasını bile yapıyor. Bu nedenle bu tarz eksiklere takılmayan ben, bu durumu gayet hoşgörü ile karşılayarak notumu veriyorum; +
Kısa ama öz, araç tahminen 2017’de kasa değiştirecek ve 4. jenerasyon gelecek, demek oluyor ki; –
Abi kaç basıyor bu?
Çocukluğumuzun klişe cümlesini bu yazıda sürüş ve konfor bildirimleri için kullanıyorum. Kadranı 240 km olan araçların günümüz çocuklarını çok fena yanılttığı bir ortamda (evet, doğru bildiniz, ortak parça kullanarak maliyet azaltma, evet, gösterge panelinde bile, bu da başka yazı..) biz büyükler için bazı araçlar kullanılarak bile doğru geri bildirimleri alamıyoruz. Oooo inanılmaz hızlanıyor dediğimiz araç vites oranlarından dolayı bir anda patates yüklü kamyona dönebilir iken bazı araçlar bizi şaşırtmak konusunda hiç çekinmiyorlar.
Sürücü profili aracı ve yolu hissetmek olan benim son zamanlardaki en büyük şikayetim, ruhsuz ve kişiliksiz, aracın karakterini geçtim, yolun ne yansıttığını bile bildirmeyen saçma direksiyonlar. Şehir içinde hafif direksiyon bir çoğumuz için ayrıcalık olsa da hiç birimiz boşlukta gidiyormuş gibi bir his yaşamayı hak etmiyoruz. Bu noktada Kia Rio benden geçer notu alıyor, süper bir direksiyon ve aks geri bildirimine tabii ki sahip değil fakat ismi lazım değil diğer firmaların (onlara da sıra gelecek 🙂 ruhsuz direksiyonlarından daha iyi olduğu kesin. En azından yolda ne olup bittiğinden haberiniz oluyor ki bu, özellikle TR gibi asfalt üreticisi olan fakat ucuz asfalt kullanarak yolları tarlaya dönen bir ülkede direksiyon geri bildirimi ve rot/aks dayanıklılığı önemli bir durum. 5000 km aşan sürüşlerimde Rio beni bu konuda hep memnun etti ve dayanıklı olduğunu fazlasıyla kanıtladı.
Comfort donanımında 15 inç lastiklerle gelen araç üst donanımlarda 16 inç hatta 17 inç seçeneklerine sahip. Özellikle 45 yanaklı 17 inç jantlar konfor açısından Rio’nun puanını biraz indirse bile yol tutuş olarak fazlasıyla fayda sağlıyor. Fakat 17 inç lastiklerin, hem yol şartları, hem dayanıklılık hemde yüksek fiyatları nedeniyle TR’de çok faydalı olmadığı kanaatindeyim. Bu konuya ileri de ayrıca değineceğim. 15 inç lastikler yol tutuş konusunda ortalama fayda sağlamakla beraber asıl iddialı olduğu konu yol konforu olacaktır. Aracın alçak yapısı ve orta-sert süspansiyonları yol tutuşu iddialı yapsa da aşırı zorlamalarda araç önden kaymaya başlıyor. Neyse ki gaz pedalına ufak bir müdahale durumu toparlamak için fazlasıyla yeterli.
1.4 CRDI 90 PS – 240 NM ile biraz eski teknoloji ama yeterli, kağıt üstünde iyi bir hızlanma verisi olmasa da his olarak gayet tatmin edici. Maksimum torku 1750-2750 dd devir aralığında, maksimum beygiri ise 4000 dd’de sunan motor, şehir içinde yeterli performansı sunmakta sıkıntı yaşamıyor. Fakat aynı durumu yakıt tüketim performansı açısından söyleyemiyorum. Şahsen aracın yakıt tüketim performansını çok başarılı bulmadım. Test süreci boyunca otoban ve şehir içi sıkışık trafik dahilinde kullanımda ortalama 6.2 lt değerini buldu ki, 1.4 dizel bir araç için bu değerin fazla olduğunu düşünüyorum. Ayrıca 43 lt gibi minik bir depoya sahip bir araç için km’de 6.2 lt pek hoş bir değer değil. Sakin kullanımda 6 lt altına inebilir fakat maksimum inebileceği değerin İstanbul şartlarında 5.5 lt olduğunu düşünüyorum. Firmaların katalog değerinde çok düşük göstererek reel tüketimleri kullanıcı gözünde yanıltması olayına ise hiç girmiyorum. Katalog değeri olarak karma tüketimde 3.9 lt olduğu belirtilmiş. Bu durum Kia nezdinde değil neredeyse bütün firmalarda varolduğu için artık dizel motorlu araçların katalog değerlerinde, kafadan 1.5 – 2 lt, benzinli motorlarda ise 3 – 3.5 lt ekleme yapıyorum ki reel değere yaklaşabileyim. 6 ileri şanzıman, tüketime yardımcı olmaya çalışsa bile, kısa aralıklı vites oranları ve vites geçişlerinin kemikli olması şehir içindeki çevikliğini engelleyen bir durum. Şehir içindeki kullanımlarda hızlı kalkmayı gerektiren durumlarda ya da sıkışık trafikte yan şeride atlamayı gerektiren anlarda buna imkan sağlaması biraz sıkıntılı görünüyor. Bu ataklığı engelleyen diğer bir sıkıntı ise turbo gecikmesinin ne yazık ki fazlasıyla bulunması. Motoru eski teknoloji olarak eleştirmemin sebebi tam olarakta tüketim ve turbo gecikmesi ile alakalı. Şanzıman, bu konuda sadece ya etken, dolaylı bir etki yaratıyor.
Peki, sonuç?
Esasen bu aracın, gerek tasarım dili, gerekse donanımı ile 20-30 yaş aralığındaki orta kesim sürücülere hitap etmekte olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu genellemenin haricinde aracın sunduğu donanım, motorun yansıttığı olumsuzluğa karşı potansiyel tüketicinini gözünde aracı dengeliyor denebilir. An itibari ile, dizel – manuel – comfort donanım (baz) (TR altın 3’lüsü bu araçta ne yazık ki otomatik vites olmaması nedeniyle sağlanamıyor, dizel versiyonları sadece manuel olarak getiriliyor) 55.800 TL fiyata sahip. Donanım olarak göze çarpanlar ise; USB – AUX & Ipod girişi, elektrikli ve ısıtmalı yan aynalar, ESP, yokuş kalkış destek sistemi gibi özelliklerin standart sunulması rakipleri karşısında fiyat/performans olarak ciddi avantaj. Concept+ en üst donanım paketi ile ek olarak 64.700 TL dahilinde; otomatik klima, cruise control, yağmur sensörü, alüminyum görünümlü pedal kiti (spor pedallar diyebiliriz), 16 veya 17 inç jant, LED gündüz ve stop farları, viraja duyarlı far grubu ve sunroof gibi donanımlara sahip oluyorsunuz. Bu donanımların çoğunun paket halinde diğer üreticiler tarafından ekstra satılmasına karşılık en üst paket dahilinde bulunması aracı donanım açısından çok zengin kılıyor.
Aracın 3 senede makyaj, 6-7 senede ise yenilenmesi göz önüne alındığında, sunduğu garanti avantajı (7 yıl), klasmanında iyi bir fiyat/performans optimizasyonuna sahip olması, öznel bir tasarım ile kendini farklı kılan bir araç olması nezdinde kişiler tarafından değerlendirildiğinde tercih ediliyor olacaktır. Fakat tüketim performansı, iç mekandaki teknolojik inovasyonlar ve sert süspansiyon / 17 inç jant kombinasyonunun yaratığı (spor sürüş sevenlerin feyz aldığı) konfor eksikliği göz önüne alındığında ise albenisini kaybedebilir. Bu bağlamda kısa vadede araç değiştirmeyi sevmeyen, fiyat/performans oranına bakarak tüketimi düşünmeyen ve orta konsolda herhangi bir ekran olmamasını garipsemeyecek kişiler tarafından bu araç en iyi seçenek olarak görülebilir diye düşünüyorum. Eğer ki sizde bu kanıya sahipseniz, Kia Rio sizi şaşırtabilir ve fazlasıyla kafanızı çelebilir.